- Eylül 9, 2024
- Yayınlayan: ENVERA JAHOVIC SARAYLI
- Kategori: Uncategorized
GİRİŞ
1996 Senesinde Türkiye’ye çalışmak üzere geldim. O zaman bana göre dünyanın en kurumsal şirketinde çalışmaya başladım….Mercedes-Benz Türk’te.
Mercedes-Benz: Yüz yıldan eski, çok değerli imaja sahip, güçlü, büyük, ileri teknolojiye ve teknik bilgisine sahip, şahane ürünleri ve hizmetleri üreten, tecrübeli, parlayan bir çalışma mekanizmadır. Benim çalışmaya başladığım zamanda Mercedes her genç mühendisin çalışmak istediği yerdi.
26 yıllık Mercedes’teki çalışma hayatımda farklı teknik bölümlerde çalıştım. Her çalışma dönemimde Mercedes’in yerli ve yabancı çözüm ortaklarıyla veya o zamanki dili ile yan sanayilerle mühendis, denetçi ve yönetici olarak yoğun temaslarım oldu. Bunun sayesinde çokça insanla ve süreçle tanıştım; ciddi tecrübeye sahip oldum. 2022 senesinde Mercedes’ten emekli olup kendi danışmanlık şirketimi kurduğumda eski Mercedes’in çözüm ortakları ve daha önce hiç tanımadığım KOBİ’ler artık benim danışanlarım oldu. Yani KOBİ’lerin dünyasına daha fazla girip kurumsal şirketlerle kıyasla daha iyi bir şekilde avantajları ve dezavantajlarını görebiliyordum.
Şu anda KOBİ’lere üretim, kalite ve süreç optimizasyonu konularında destek olmaktayım. Çalışmaya başlamadan önce mutlaka danışanlarımın şirket/süreç ön analizini yaparım. Bu süreç esnasında KOBİ’lerin ifadeleri/şikayetleri/destek talepleri hemen hemen aynıdır:
- “İşimiz var, büyüme potansiyelimiz de var… ama:
- “Beyaz ve mavi yaka kadromuz sık sık değişiyor, çalışanların bağlılığı yetersiz…”
- “Üretim alanları dağınık, daha profesyonel görünmeli ve yönetilmeli, düzensizlikle baş edemiyoruz….Mühendisler bunu düzeltmeli….”
- Bir yanda mühendisler de “Patron her işe karışıyor…en iyisi o biliyorsa bizlere neden o zaman ihtiyaç var, sistemi kurmamızı müsaade etmiyor” sayıklıyorlar
- “Üretim planlamasını yapmaktan çok zorlanıyoruz, ürün müşteriye sürekli veya gecikmeli sevk edilmekte….yetişmek için sürekli fazla mesai yapıyoruz….Bu durumda maliyetlerimiz çok artıyor”
- “Büyüyoruz ama süreçlerimiz yok veya var ama çok yetersizler….şirkette artık her şey acil ve herkes sürekli panik içinde işleri yapıyor…Şirketin kritik süreçleri/hizmetleri doğru şekilde takip edemiyoruz…“
- “Biz kurumsallaşmak istiyoruz ama bir türlü olmuyor….”
Kurumsallaşma…her KOBİ’nin rüyasını süsleyen bir kavram/durumdur. Peki “Kurumsallaşmak” ne demek ve neden önemlidir? Kurumsallaşmak Türkiye’de neden bu kadar dile getirilmektedir? Kurumsallaşma yolunda kimler önceliklidir? Kurumsallaşma nereden başlamalı ve nasıl devam etmelidir?
Bu sorulara cevap verebilmek için öncelikle temel kavramlardan başlamalıyız.
KURUMSALLAŞMANIN AMACI VE ÖNEMİ
Her kurumun kurumsallaşmasının temel amacı kar edip büyümektir. Bunu yapabilmesi için şirket yönetimi (insan kaynakları seçimi, şirket organizasyonu, üretim alanları, süreçler, şirket hedefleri, şirket sonuçları gözden geçirme v.s.) değişikliğe gidip şirketin temelleri sağlamlaştırmalıdır. Kurum, kuruluş ve işletmelerin, patron, lider yönetici ve önemli personele çok bağımlı olmadan faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmeleri ve geliştirebilmeleridir.
Yani Kurumsallaşma da tam o anlama gelmektedir: şirketi sağlam temelleri üzerinde oturtacak ve devam ettirecek bir mekanizmanın oluşturulması.
2024 yılında Türkiye Oda ve Borsa Birliği’nin sunduğu resmi rakamlarına göre Türkiye’de 3,2 Milyon KOBİ mevcuttur. Bu rakamın detaylandırıldığında aşağıdaki bilgilere ulaşabiliriz:
- 3,2 Miliyon KOBİ sayısı Türkiye’deki tüm işletmelerin %99,8’ine tekabül etmektedir.
- Türkiye’de istihdamın %73,8’ini KOBİ’ler sağlamaktadır.
- Türkiye’dekei tüm işletmelerin toplam cirosunun %64,5 KOBİ tarafından gerçekleştirilmektedir.
- Toplam ihracatın %56,3’ü KOBİ’ler sağlamaktadır.
Uzun lafın iki kısası: Sağlıklı KOBİ’ler=Sağlıklı Türkiye ekonomisi!
KOBİ’lerin sağlıklı olabilmesi için kalıcı kurumsallaşmaya ihtiyaçları vardır.